Hoşgelen, sefa gelenler, bol bol gelenler

30 Nisan 2012 Pazartesi

Aşkımızın simgesi - Alyansımız

Evetttt gelelim nişanlımla benim, BİZim alyansımıza ;)) 

Ben sarı altını çok sevmem ama alyans sadece beyaz altın olunca bana çelik yüzükleri anımsatıyor biz de bu yüzden sarılı beyazlı bir model istiyorduk nişanlımla ama nişandan yaklaşık 6 ay önce –daha nişan tarihi bile belli değilken- Gülaylar altının vitrininde alyanslara bakarken beğendik alyanslarımızı.
Ve daha sonra ne modellere baktık ne de gördüğümüz alyansları beğendik.
Bizim aşkımızın somut simgesi, sonsuzluğumuzun göstergesi…
İçinde sadece isimlerimiz yazıyor
G..... & M....

Sarı altın olan kısmı üste gelecek şekilde takıyoruz

Nişanda takılırken ters takıldı :)

Yara bereden kurtulamadık :))

29 Nisan 2012 Pazar

Aşkın simgesi: Alyans seçimi

Alyans, evliliğin yüzyıllardır hiç değişmeyen simgesi ve değerli bir aksesuar olmaktan öte kalbimizdeki kişiye bağlılığımızın, birlikteliğimizin ve sevgimizin tek somut simgesi… 

-Son iki günüm Pucca'nın 2.kitabıyla geçtiği için alyansı erkekleri daha çekici bulup göz hapsine alan kızlara sövesim de var yani :))- 

Alyansın yuvarlaklığı, aşkın sonsuzluğunu ve devamlılığını sembolize ediyor. Yeri ise asırlardır belli… Eski Mısır inanışına göre, kalbe kadar hiç kesintiye uğramadan giden damar olduğuna inanılan sol elin dördüncü parmağı. 

Alyansın ömür boyu takılacağı düşünülerek ona göre karar verip, modası geçmeyecek, tek taşa ve diğer takılara uyacak bir model olması gerekir. Eskiden nişan ve nikah yüzüğü olarak takılırmış ona da uydurmak gerekirmiş ama artık yüzüklerin kalınlaşması ve bir de tek taş eklenmesiyle bu imkansız hale geldi bile :) 

Tek renk sapsarı incecik alyanslar modaydı önceleri, sonra benim gibi sarı altını itici bulanları epey sevindiren iki renkli alyanslar moda oldu. Sarı ve beyaz altının birlikte kullanıldığı hatta pembe ve kırmızı altının eklendiği çok farklı modeller tasarlandı. Bu renklere taşlar eklendi… Tek taşlı, pırlantalı alyanslar... Ama şimdi taşın da modası geçiyormuş ve yüzükler yavaş yavaş şekilden çok anlamı öne çıkartan sade haline geri dönüyormuş. 

Beyaz altının hala sarsılmaz bir yeri var modellerde ve satışlarda. Bu durum Avrupa’da da değişmiyormuş ama onlar bizim gibi süslü ve gösterişli modeller yerine düz bir halka olarak tercih ediyorlarmış. Ama bizde de, bol bol süslü ve gösterişten uzak modellerin üretiminin artmasıyla, ilgi bu minimal modellere doğru kaymaya başlamış. Süslü yüzüklerin bırakılmasının bir sebebi de, eşlerin birbirleriyle birebir aynı yüzüğü takmak istemesiymiş. Gelinler de bazen damat yüzükleri gibi taşsız modelleri seçiyormuş. Ancak moda ne kadar değişirse değişsin, değişmeyen tek bir alışkanlık var ki o da; kalbimizdeki ismi alyansımıza yazdırmak… 

Özellikle uyarmak istediğim bir konu var ki; yüzüklerin kalınlaşmasıyla parmağımızın yüzük takılan kısmının hava alması zorlaştı. Ama artık yüzüklerin içi ortadan kenarlara doğru çok hafif bombeli yapılıyor ki parmağınız hava alabilsin. Kalın yüzük alırken ölçü de çok dikkat edilmesi gereken bir konu. Örneğin parmağınıza tam olan ince bir yüzük, parmağınız şiştiği zamanda parmağınıza girebiliyor ama kalın yüzük de maalesef durum böyle değil. Fakat çok büyük alırsanız da kaybetme riskiniz var. Bu yüzden yüzüğün parmağınıza rahat bir şekilde oturduğundan emin olun.

Bazı alyans modelleri;




 




28 Nisan 2012 Cumartesi

İZMİRsiz olur muydu ki hiç!

Açıkçası İstanbul tişörtleri moda olduğundan beri her markanın her baskının bir yerlerine İstanbul yazısını sıkıştırmalarından gına gelmişti bana. Diyordum len İzmir de İstanbul tişörtü satacağınıza İzmir tişörtü satsanıza.
Sonunda Mavi duydu sesimizi vee İzmirime İzmirlilere...

Romantizmi insanlarında gizli İzmirime;

Yıllar önce Ankaralı aile dostlarımızla çiğdem yiyoruz, dedim "biraz daha çiğdem uzatır mısın?" "uzatayım da o ne?" demişti Aynur teyzem hiç unutmam :))
Çekirdek karpuz da olur ama biz onu da çiğdem gibi çitleriz :))
 

Adı gibi yazılışı da süper ;))



Hakkaten haa biz yirik kumruyu :)) kanat niyetine peyniri sarkar, gaga yerine domatesi :))
ayıptır söylemesi "yengen"i de yeriz biz :)) ama behlülvari değil haaa :pPp

Hahayttt o değil de bugünlerde annem ne zaman çupra dese çipuraaaaa diyordum ben bile bilmiyordum :))
rokasız yemeyiz ama haaa


Hey yavrum heyyy çıtır çıtır gevreğimiz var bizim 

Övünmek gibi olmasın ama Karşıyakalıyımdır ve çocukken bodrum da tatildeyken İstanbullu bi kız vardı(ayıptır söylemesi hiç sevmezdim uyuzun tekiydi) domat diyom (diyorum demez diyom deriz ya biz konuşurken) diye "İzmir'in köyünden misin sen?" demişti. Kekomanya bilmez İzmir'i... kültürü... :)))

Cennet vatanımınnn her bi köşesini severim yanlış anlaşılmasın ama doğduğum yerdir özüm özelim ;)))

27 Nisan 2012 Cuma

Ali, Ayşe'yi sevmiyor

"Aaaliiii Ayşe'yi seviyooooo"
çocukluktan beri kült olmuştur ya bu melodi kulaklarda onunla giriş yapmak istedim bende.
Kimsenin boşanmasına sevinmem aksine çok üzülürüm Allah kimsenin başına vermesin geçimsiz sorunlu bir evlilik ama doğanın gereği tabi.


Ben hep inanırım ki; yuva yıkanın yuvası olmaz.

Ali Taran'ın eşi kanser tedavisi gördüğü halde onu bu kadar üzdükleri için kimse desteklememişti evliliklerini. Sevmek, aşık olmak güzel duygular ama bence başkasının mutsuzluğu da olmamak gerek. 
Ali Taranla Ayşe Özyılmazel de ani bir kararla evlenip Selma Ann Desmond'u çok üzmüşlerdi 
belki de tedavisini etkilemişlerdi -çünkü biliyoruz ki kanser tedavisinde ve birçok hastalığın tedavisinde en önemli etkendir MORAL- şimdi de boşanıyorlarmış.
Nedense hiç şaşırmadım ama olan Selma hanıma oldu bence.

Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın.

25 Nisan 2012 Çarşamba

23 Nisan:Neşe ve keder(imiz)!

Bugün 23 nisan
Hep neşeyle doluyor insan!

2007'ye kadar 23 Nisan'ın anlamı hep neşeydi benim için 2007 yılının 23 Nisanın da en sevdiğim insanlardan biri olan dedemi kaybedinceye kadar.
Aralık 2006 gibi öğrenmiştik akciğer kanseri olduğunu ve öğrendiğimiz de beyninde 3cm lik bir kitle oluşmuş bile :(
Kanserin en hızlı ilerleyen türüymüş ve maalesef dedemi bulmuştu. Dedem kaç yaşında sigaraya başlamıştır bilmiyorum ama ben kendimi bildim bileli içerdi, muhtemelen gençken başlamıştı ve en az 40sene içmiştir... Ve sigaraya laf söylenilmesine kızardı..
Tek kötü huyuydu bu.

Her insanın dedesi kendine iyidir kendine özeldir ama dedemi sadece benim özel görmediğimi hastaneye yattığı zaman da cenazesinde de çok iyi anladım. Hastane de yatarken tek kişilik oda da kalmıştı, yanında anneannem her gün,annem ve dayım da sırayla kalırlardı. Geleni, gideni, ziyaretçisi hiç bitmezdi... Günün her saati biri gelirdi. Geceleri bile gelen olurdu.

Dedem de sağlığında öyleydi ama 
biri hasta mı oldu hemen "geçmiş olsun"a
biri mi öldü hemen "cenaze"ye ve "taziye"ye
biri mi evleniyor hemen "düğün"e giderdi.
Kimseyi iyi kötü gününde yalnız bırakmazdı.
Dedemin annesi vardı benim biricik büyükannem onun gözleri görmediği için anneannem genelde onunla kalırdı ama dedem ikisi adına her yere gider, hiç kimseyi yalnız bırakmazdı.
Benden 2yaş küçük kuzenim İzmir'in ilçelerinden birinde lise kazandığında dayımın işi burada diye kuzenimle dedem,anneannem,büyükannem birlikte gittiler, sırf kuzenim yurtlarda kalmasın diye.
İkimiz içinde her zaman fedakarlık yaptı(lar)
Yaz başında yaz meyvesi mi çıkmış, hemen alır getirirdi bana, ben daha tatmadım diye.
Canı mı sıkıldı atlar otobüse gelir bi kahve içer giderdi, anneannem evde haberi yok tabi,
gider eve "selamı var büyük cadının" dermiş.
"Büyük cadıyı özledim"dermiş anneanneme ve soluğu hemen bizde alırdı.
2006da İzmir de deprem olduğunda bile sabah ilk otobüsle gelmişti bizi görmeye...

O kadar dinçti ki, her gün kilometrelerce yol yürürdü. Herkes maşallah derdi hep bu yüzden de nazar değdiğini düşündüm dedeme çünkü hastalandıktan sonra iyice zayıfladı, ve son aylarını yatakta geçirdi.
Hatta dedemden önce anneannemin erkek kardeşi akciğer kanseriydi ve sırf onun canı birşey(meyve ya da sebzeydi hatırlamıyorum) istedi diye onu bulmak için İzmir'i ilçeleri de dahil talan etmişti.
Meğer onun için ararken kendi de hastaymış ama bilmiyormuşuz ki.
Kansere sinsi hastalık diye boşuna demiyorlar.
Evet erken öğrenenler için yenilebilecek bir hastalık ama biz öğrendiğimizde artık yapılabilecek hiçbirşey kalmamıştı. Belirtisiz gelmişti bi anda el kol hareketlerini idare edememeye başlamıştı dedem hemen doktora götürdüler ve çıktı işte beyninde, meğerse o kitle bilmem nereye basınç yaptığı için hareketlerini kontrol edemiyormuş.

Vefat ettiği gün ben Ankaradaydım ve 22nisan akşamına bilet almıştım çok önceden. 22nisan 23:59daydi otobüsüm ve ben yola çıkıyorum diye aradığımda annemin telefonunu başkası açtığında anlamıştım dedemi kaybettiğimizi. 18nisandı sanırım; dedem iyice bilincini yitirmiş, zayıflamış bir şekilde yatıyordu. Gittim ellerini yüzünü öptüm "ben gidiyorum, Allahaısmarladık" dedim ama gözünü bile açamıyordu zorlamadım, tam yanından kalktım giderken annem ve anneannem "dedene bak" dediler, döndüm arkamı gözlerini açmış bana el sallıyordu. Dedemi son gördüğümde bana gülümseyip el sallamıştı hep öyle kaldı aklımda. Nereden bilebilirdim ki onun da bana o an "Allahaısmarladık" dediğini...

22nisan akşamı otobüse bindiğimde annem telefonu açmadığında anlayınca dedemi kaybettiğimizi önce kavrayamadım ama sonra o kadar çok ağladım ki sabahı eve geldiğimde evde olan en az 50 kişi bana bakıyordu. Annem, anneannem... herkes bana sarılıp ağlıyordu ama ben ağlayamıyordum bile...
Müstakil 3 katlı bir evde ve her yer doluydu, tüm odalar, balkon,merdivenler...
o kadar çok seveni vardı ki...
Cenazenin kalkacağı caminin sokağı kilitlenmiş kalabalıktan...
yokuşun başından sonuna kadar -belki 500m sokak belki 1km tam bilmiyorum-araba doluymuş.
Herkes çok severdi, herkes çok sayardı...
kimseyi kırmaz, kimseyi üzmez, herkes için çırpınırdı.
Ama öldü, babasının öldüğü yaşta 68 yaşında...
Her düğüne giden o kocaman kalpli adam kuzenimin okuldan mezun olduğunu da, bizim üniversiteyi bitirdiğimizi de, nişanlarımızı da göremedi. Ve düğünlerimizi de göremeyecek ama umarım görüyordur. Biz onu göremesek de...
Seni her zaman çok sevdim, ve çok özlüyorum dedecim
Nur içinde yat...

KY - Omuz Apoleti

Yaz geliyor malum ee düğünler, nişanlar, yemekler... hepsine ayrı kıyafet alamayacağımıza göre kıyafetlerimizde yapacağımız ufak değişiklikler ile yeniymiş gibi oluveriyorlar. Bende geçen yaz bir nişanda giydiğim belden pileli dizüstü düz siyah koton elbiseme -bu arada kendilerini kotondan %50 indirimde kapmıştım ;)) - farklılık yaratmak adına omuz apoleti, kemer... bi sürü şey denedim en sonunda bir omuz apoleti alma da karar kıldım lakinnnn istediğim gibi bulamadım. Bizde aldık malzemeleri oturduk annemle başına veee istediğimden çok daha güzel bir apolet çıktı ortaya.

Elbisem böyle düz kesim dizüstü bir siyah elbiseydi

Daha düzgün görebilmeniz için anahtarlığa astım



Fotoğraftan kestiğim için pek düzgün olmadı ama çok şık duruyor
elbisenin havası bir anda değişiyor

22 Nisan 2012 Pazar

17.Tüyap İzmir Kitap Fuarı ve Puccaa

Kitaplar Ege Yolculuğunda...

17. İzmir Kitap Fuarı 14 Nisan 2012 Cumartesi günü İzmir Fuar Alanında açıldı.

Fuar 350 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenleniyor
Vee tam dokuz gün boyunca söyleşi, panel, şiir dinletileri, çocuk etkinlikleri...

Bendee bu dokuz günün tam iki günü oradaydım. Hafta sonu nişanlımla gidecektik ama ben hafta içi bir kere yalnız gittim ve birkaç saat gezdim.

Bugün de nişanlımla gittim ve yarın fuarın son günü. Bugün hem Can Dündar, hem Pucca hem de Uğur Dündar'ın imza günü vardı. Can Dündar ve Uğur Dündar ikisi de çok değerli insanlar ama siz de tahmin edersiniz ki en yoğun ilgi Pucca'ya idi.

Pucca'nın saati 14.00de idi ve biz de erken gidemedik yaklaşık 18.00di saat biz fuara vardığımızda ve bi baktım pucca hala orada hemen sıraya geçtim tabi, nişanlımı da sürükledim sıraya :))
Benim derdim asıl derdim imza almak ya da fotoğraf çekilmek değildi tabi yaptım mı yaptım o ayrı :)
Ben asıl Pucca'yı merak ediyordum, bu doğallığa bu dobralığa sahip olan kızı...

Kitabı okurken azıcık gıcığımsı, azıcık burnu havada biri uyanmıştı kafamda
ama onunla tanışınca anladım ki bu ilgiyi bence fazlasıyla hak ediyor
o kadar doğal ve o kadar güleryüzlü ki.
Örneğin imza gününe gelirken gösterilecek ilgiyi tahmin ederek saat sınırlaması neredeyse koyulmamıştı
Ve görevliler söyledi, 5 saattir yerinden kalkmadı, mola bile vermedi dediler...
Kitapları imzalarken sadece "sevgilerle" bile yazmayıp bir de iyi dileklerini ekledi
Ve normalde kitabımızı imzaladığı için biz ona teşekkür ederken o da bize teşekkür etti
Vee her öpene sarılana içtenlikle karşılık verdi...

Hatta öpenleri,sarılanları görünce nişanlıma dedim ki ben kitap falan yazsam imza günü yapmamam lazım,
açıkçası birazcık hatta abartmayayım ki fazlasıyla soğuk bir insanım
Yani öyle öpmeler,sarılmalar pek bana göre değil...
Anca çok yakınlarımla;nişanlım,annem,babam,anneannem,en yakın ark.larım...
Pucca'nın o tavrına hayran oldum herkesin ilgisine karşılık verdi.
Hatta bende binlerce insan öptüğü için Pucca'yı bir kişiden dahi olsa kurtarayım diye öpmedim bile
Azıcık yanakları dinlenmiştir :))
Veeee gelelim güzelliğine, kendisine de söyledim hiç öyle kitap da yazdığı gibi değil gayet güzel bir kız,
dediği gibi herşeyden önce gözleri mavi ;))

Tabi siz göremiyorsunuz ama sağda ben vardım :))


dileklerin güzelliğine ve içtenliğine bakar mısınız  
Sende çoooook mutlu ol pucca

Dediğim gibi Uğur Dündar da fuardaydı
Uğur Dündar da bence nadir bulunan dobra yapımcı ve sunuculardan
Eskiden sabahları evinden radyo yayınına bağlanırdı Uğur Dündar ve günün önemli haberlerini kendi tarzıyla yorumlardı, hatta torununun da şeker sesi girerdi araya...


Kitap Fuarına gidince kendimi kaybediyorum, her kitaptan alasım gelesim geliyor :)
Ayşe Kulinler,Ahmet Ümitler,Turgut Özakmanlar,ntv yayınları ve daha neler neler....
Şimdilik aldıklarımız;
Bu kitabı haftaiçi almıştım ama yarısı bitti bile, o kadar yalın ve doğal ki...
Sanki kankanızla konuşuyorsunuz...

"Yiğit Özgür"se başka söze gerek yok sanırım

Ne zamandır alacaktık heeep unutuyorduk bir de nişanlımla kokoloji oynayalım dedik

1.si 2 günde biterse acaba bu kaç günde biter? saatte mi desem ki?

Tüm sayıları gibi bu sayıda çok iyi,Titanik var
Seyahat dergisi hediyesi, dergide nişanlımın memleketi Tire(İzmir) de var

Ben istatistik okurken açıköğretimden de işletme okumaya başlamıştım, bu sene inşallah işletmeden de mezun olacağım. Aaa fotoyu ters yüklemiş demeyin anlamadığım bir şekilde 2 foto ters dönmekte ısrar etti bende rahat bıraktım...

Murat dersanesine kpss-a ya 3000tl vererek kayıt olduğum halde vermedikleri
ajanda,takvim,kalemi 40tllik kitaba verdiler

Fırat'a bayılıyorum yaa hahah
Aaa fotoyu ters yüklemiş demeyin anlamadığım bir şekilde 2 foto ters dönmekte ısrar etti bende rahat bıraktım...


Bu karikatüre de ayrıca bayılıyorummm

Kitap fuarından çıkınca da papizta da yemeğimizi yedik
  

Kordon da kemiklerimizin donması pahasına oturup deniz havası alıp sonra da Starbucks da sıcacık latte ve mochalarımızı içmeye gittik

Sonra daa ayaklarımızın bizi daha fazla taşımayacağına emin olarak kendimizi eve attık...

Gitmeyenlerrrr yarın mutlaka kitap fuarına gidin bence ;))

20 Nisan 2012 Cuma

Converseli gelinler

converse'e bayıldığımı defalarca söyledim ama maalesef nişanlım benim kadar sevmiyor umarım evlenene kadar fikrini değiştirebilirim
Çünkü ben topuklu ayakkabılarımla salındıktan sonra
nişanlımla beraber converse'e geçip gönlümüzce dansetmeyi çok istiyorum

Benim favorim pembe, sarı ve beyazlar
Gelinliğin altına siyah çok koyu kalıyor gibi geliyor bana























Ne kadar güzel görünüyor değil mi? 

Sizce nasıl?

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...